Toprağının
kokusu yazısına sinmiş yazarlardandır Necip Mahfuz.
Tasvir ettiği kahvelerin
içindeki tütsü kokusu tüter cümlelerinden. Şehrinin sokakları, kahveleri,evleri
ve insanlarının düşünceleri, duyguları edebiyatının temel taşını oluşturur. Karakterlerini
sever, sevdiğinden olsa gerek her biri okurun da yüreğinde ayrı ayrı yer eder.
Onları Kahire’nin farklı renk ve çizgi taşıyan yerlerinden alıp ustaca işler.
Mahfuz’u dünyaca okunur kılan da kuşku yok ki, yereli evrensele taşıyabilen bu
ustaca işleme becerisidir. Kitaplarının her biri, yazıya olan aşkı kadar
memleketine duyduğu aşkın ilanı gibidir. İçinde yaşadığı toplumun derdiyle
dertlenen yazarların soyundandır o.
Bana bu yazıyı yazdıran kitaplar 1950'lerde yazdığı Kahire Üçlemesi…
Kahire
Üçlemesi adı altında toplanan Saray Gezisi, Şevk Sarayı ve Şeker Sokağı
Mahfuz’un iki dünya savaşı arasında Mısır‘ın siyasi ve sosyal açıdan değişen
yüzünün yansıması. Abdülcevat ailesi, ülkelerinin sancılı geçen kabuk
değiştirme sürecinde yaşayan Kahire’liler. Ahmet Abdülcevat, gezmeyi,
eğlenmeyi, içkiyi ve güzel kadınları hayatının merkezine koymuş bir tüccar.
Aile reisi olarak ise islamın ve islam etkisiyle gelenekselleşmiş davranış
kalıplarının dışında hiçbir yaşam şekline izin vermeyen birisi. Kafes arkasında
hayatını geçiren eşi Emine, toplumun ve diğer tüm etkenlerin kocasına,erkek
olması sebebiyle verdiği, sınırsız hakların destekçisi. Şikayet etmez,
sorgulamaz. Babanın despotlukları çocukların her birinin kişiliği üzerinde
farklı etkiler yapsa da, kendi kişiliklerini istek ve arzularına göre
şekillendirme çabaları, babalarına duydukları saygı, sevgi ve korku karışımının
etkisinde sürecektir. Ahmet Abdülcevat’ın çocukları tıpkı özgürlüğünü arayan
Mısır gibi, değişik esen rüzgarların etkisiyle şekillenip, başka başka fikir ve
davranışlarda kök salarak büyüyeceklerdir.
Mısır’ın bu döneme
denk gelen siyasi iklimi oldukça sert. Krallık, özgürlük ve bağımsızlık için
mücadele verenleri arkasına alan Vafd partisi ve İngilizler arasında geçen
sürekli bir denge oyunu siyaset. Zaman zaman ikili ittifakların menfaat
hesaplarıyla kurulduğu, özgürlük düşlerinin ayak oyunlarının, çıkar
hesaplarının altında ezildiği zor yıllar. Bir tafafta bilimi, özgür düşünceyi,
okumayı, yazmayı önemseyen Mısır’lı aydınlar, diğer tarafta sosyal yaşamın,
adaletin ve diğer gerekli her şeyin tek başvuru kaynağını kutsal kitap olarak
kabul eden radikal islamcı gruplar.
Şimdi, Mısır’a
nereden bakmalı? Medyanın göstermek istediği yerden mi, kalemi eline geçirenin
kendini sosyolog ya da siyasetçi sandığı yazılardan mı? Mahfuz’un sızlayan
kelimelerinden mi?
Sağ elini
kullanamaz hale geldiği, görme ve duyma yetisini kaybettiği bir köktendici saldırıya
uğradığında, bu saldırıyı gerçekleştiren kişi için “Saldırgan hakkında ne
düşünmem gerektiğini bilmiyorum, şüphesiz efendileri onu kitabımın İslam’ı
aşağıladığına ikna etmişlerdir. O yalnızca itaat ediyordu. Yetkililere yaptığı
açıklamalarda kitabı okumadığını doğruladı.” diyen Necip Mahfuz, insanı şekillendiren
etkenlerin, iyiliklerin ve kötülüklerin, günahların ve sevapların, istek ve
arzuların kökenine insan olma halini merkeze koyarak iner. Sonuçları
sebeplerinden ayrı düşünmez.
Ve ülkesinde
laik bir devletin kurulacağı günün umudunu hiç kaybetmez.
Saray Gezisi,527s.,Hitkitap
Şevk Sarayı,448s.,Hitkitap
Şeker Sokağı,327s.,Hitkitap
Yüreğinize sağlık Esra Hanım... Okuyunca ne kadar az okumuşuz onu bir daha anladım :) ( Sadece okumuşuz )
YanıtlaSil