2 Ekim 2013 Çarşamba

MAHFUZ'UN MISIR'I

Toprağının kokusu yazısına sinmiş yazarlardandır Necip Mahfuz. 

Tasvir ettiği kahvelerin içindeki tütsü kokusu tüter cümlelerinden. Şehrinin sokakları, kahveleri,evleri ve insanlarının düşünceleri, duyguları edebiyatının temel taşını oluşturur. Karakterlerini sever, sevdiğinden olsa gerek her biri okurun da yüreğinde ayrı ayrı yer eder. Onları Kahire’nin farklı renk ve çizgi taşıyan yerlerinden alıp ustaca işler. Mahfuz’u dünyaca okunur kılan da kuşku yok ki, yereli evrensele taşıyabilen bu ustaca işleme becerisidir. Kitaplarının her biri, yazıya olan aşkı kadar memleketine duyduğu aşkın ilanı gibidir. İçinde yaşadığı toplumun derdiyle dertlenen yazarların soyundandır o.

Bana bu yazıyı yazdıran kitaplar 1950'lerde yazdığı Kahire Üçlemesi… 

Kahire Üçlemesi adı altında toplanan Saray Gezisi, Şevk Sarayı ve Şeker Sokağı Mahfuz’un iki dünya savaşı arasında Mısır‘ın siyasi ve sosyal açıdan değişen yüzünün yansıması. Abdülcevat ailesi, ülkelerinin sancılı geçen kabuk değiştirme sürecinde yaşayan Kahire’liler. Ahmet Abdülcevat, gezmeyi, eğlenmeyi, içkiyi ve güzel kadınları hayatının merkezine koymuş bir tüccar. Aile reisi olarak ise islamın ve islam etkisiyle gelenekselleşmiş davranış kalıplarının dışında hiçbir yaşam şekline izin vermeyen birisi. Kafes arkasında hayatını geçiren eşi Emine, toplumun ve diğer tüm etkenlerin kocasına,erkek olması sebebiyle verdiği, sınırsız hakların destekçisi. Şikayet etmez, sorgulamaz. Babanın despotlukları çocukların her birinin kişiliği üzerinde farklı etkiler yapsa da, kendi kişiliklerini istek ve arzularına göre şekillendirme çabaları, babalarına duydukları saygı, sevgi ve korku karışımının etkisinde sürecektir. Ahmet Abdülcevat’ın çocukları tıpkı özgürlüğünü arayan Mısır gibi, değişik esen rüzgarların etkisiyle şekillenip, başka başka fikir ve davranışlarda kök salarak büyüyeceklerdir.

Mısır’ın bu döneme denk gelen siyasi iklimi oldukça sert. Krallık, özgürlük ve bağımsızlık için mücadele verenleri arkasına alan Vafd partisi ve İngilizler arasında geçen sürekli bir denge oyunu siyaset. Zaman zaman ikili ittifakların menfaat hesaplarıyla kurulduğu, özgürlük düşlerinin ayak oyunlarının, çıkar hesaplarının altında ezildiği zor yıllar. Bir tafafta bilimi, özgür düşünceyi, okumayı, yazmayı önemseyen Mısır’lı aydınlar, diğer tarafta sosyal yaşamın, adaletin ve diğer gerekli her şeyin tek başvuru kaynağını kutsal kitap olarak kabul eden radikal islamcı gruplar.

Şimdi, Mısır’a nereden bakmalı? Medyanın göstermek istediği yerden mi, kalemi eline geçirenin kendini sosyolog ya da siyasetçi sandığı yazılardan mı? Mahfuz’un sızlayan kelimelerinden mi?

Sağ elini kullanamaz hale geldiği, görme ve duyma yetisini kaybettiği bir köktendici saldırıya uğradığında, bu saldırıyı gerçekleştiren kişi için “Saldırgan hakkında ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum, şüphesiz efendileri onu kitabımın İslam’ı aşağıladığına ikna etmişlerdir. O yalnızca itaat ediyordu. Yetkililere yaptığı açıklamalarda kitabı okumadığını doğruladı.”  diyen Necip Mahfuz, insanı şekillendiren etkenlerin, iyiliklerin ve kötülüklerin, günahların ve sevapların, istek ve arzuların kökenine insan olma halini merkeze koyarak iner. Sonuçları sebeplerinden ayrı düşünmez. 


Ve ülkesinde laik bir devletin kurulacağı günün umudunu hiç kaybetmez.  


Saray Gezisi,527s.,Hitkitap
Şevk Sarayı,448s.,Hitkitap
Şeker Sokağı,327s.,Hitkitap

1 yorum:

  1. Yüreğinize sağlık Esra Hanım... Okuyunca ne kadar az okumuşuz onu bir daha anladım :) ( Sadece okumuşuz )

    YanıtlaSil